Çocuğa bakım veren kişilerin sevecen, sabırlı ve enerjik olması önemlidir. Çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimi için gerekli olan uyaranları sağlayabileceği ölçüde ilgili ve konuşkan, hareketliliğine uyum sağlayacak ölçüde coşkulu, sevgisini iletirken aynı zamanda sınırlarını koruyabilecek ölçüde otoriter olması gerekir.
Çocuğun mutlaka aşina olduğu bir çevrede yani kendi evinde bakılması gerekir. Özellikle 0-3 yaş arası dönemde çocuğun daha önce alıştığı, bildiği ortamlarda bulunması, temel rutinlerinin değiştirilmemesi önemlidir. Bu nedenle bakıcının bu rutini önceden bilmesi gerekir. Bakıcı ile annenin en az 1-2 ay birlikte vakit geçirmeleri bakıcının çocuğun genel rutinini daha iyi kavramasını sağlayacaktır.
Mutlaka gün içinde çocuk kendi ebeveynleriyle bir araya gelmelidir. Bazen “nasıl olsa uzun zamandır anneannesi bakıyor, bu hafta onlarda kalsın” ya da “zaten babaannesine alışkın, yaz döneminde babaannesiyle yazlığa gitsin” diyerek ebeveynler çocuklarından uzaklaşabiliyor. Çocuk ne kadar alışkın olursa olsun, asıl bakım verenin kendi ebeveynleri olması gerektiği unutulmamalıdır. Özellikle 0-6 yaş arası dönemde çocuğun kendi anne ve babasına bağlılık geliştirilebilmesi için aylarca süren uzun süreli ayrılıklar yaşanmamalıdır. Çocuğun kendi ebeveynleri yerine bakıcılarını tercih etmeleri çok sağlıklı bir durum değildir. Evet, bu durum çocuğun bir bağlanma davranışı geliştirmiş olduğunu gösterir; ancak bakıcının -ki bu kişi anneanne, babaanne, diğerleri olabilir- ne kadar zamana kadar çocuğa bakım vermeye devam edeceği belli değildir. Özellikle erken yaşta bağlılık geliştirdiği kişiden ayrılması çocuğa önemli bir hayal kırıklığı yaşatacaktır. Normal şartlarda devamlı yanında olacak kişiler ebeveynleri olacağı için bu bağlılık davranışının bakıcıya değil; kendi ebeveynlerine yönelik geliştirmesi beklenir. Bu nedenle özellikle akşam saatlerinde çocuğun ebeveynleriyle bir araya gelmesi önerilir. 0-3 yaş arası dönemde olabildiğince az bakıcı değiştirilmesine dikkat edilmelidir.
Bazen şartlar gereği çocuğun hayatına birden fazla bakıcı girebilir. Hatta anneanne ve babaannelerin dönüşümlü olarak torunlarına bakması durumlarıyla sıklıkla karşılaşırız. Çocuğun davranışlarına karşı geliştirilen tutumlar bakım verenin yaklaşımlarına göre farklılaşır. Bakım veren kişilerin değişmesi de çocuğun birden fazla tutuma maruz kalmasına neden olur. Bu durum bazı dezavantajlara neden olur. Bunlar:
Çocuk bir davranış sergilediğinde, o davranışın sonuçlarıyla ilgili aldığı devamlı tepki, o davranışın pekişmesine veya sönmesine neden olur. Birden fazla tutuma maruz kalan çocuğun davranışı yapıp yapmamakla ilgili aklı oldukça karışır. Bu durum davranışın içselleştirilmesini zorlaştırır. Bir örnekle açıklamak gerekirse, çocuk yemek yedikten sonra kirli elleriyle koltuğa dokunduğunda bakım verenden “bunu yapmamalısın” şeklinde engelleyici bir tepki aldığında ve bu tepki sürekli hale geldiğinde, çocuk durumu kabullenir ve o davranış sönmeye başlar. Ancak bakım verenlerden biri bu davranıştan sonra herhangi bir tepki vermeyip, diğeri tepki verdiğinde, çocukta içsel bir çatışma başlar. Yapmaması gerektiğini bilir ancak yaptığında da sonucunda herhangi bir durumla karşılaşmayabileceğinin de farkındadır. Yapmak için çok güçlü bir istek duyduğunda izin vermeyen kişi karşısında engellenme hissini çok yoğun yaşar ve duyguları tepkiselleşir. Bu çatışma kişilik gelişiminde; kurallara uygun hareket etmede zorluk, öfke nöbetleri, uyum bozuklukları, davranış bozuklukları gibi sorunlar yaşatabilir.
Sonuç olarak, bakıcı seçimi ve sürecinde, ebeveynlerin, kendi evlerinde, çocuğun kabul edebileceği belirli bir süre (sabah ve akşam iş saatleri arasında) içinde, sadece bir kişinin (anneanne veya babaanne veya dışarıdan biri) bakıcı olarak çocuğa eşlik edebileceği zemini oluşturmaları gerekir