Bugün Babalar Günü… Hayatımı anlam katan ilk aşkım babamın ve bana hayatın en güzel iki hediyesini -ki onlar da gelecekte baba olacaklar- veren eşimin günü… Özel günleri severim ama karşımdaki iki adamda özel günlerden pek hoşlanmıyor!
Aslında anne ya da anne adayı olsak da en çok annemizi değil babamızı severiz. Evet belki bir itiraf bu. Ama doğru. Annemiz rol modelimizdir; ama babamız hayatımıza giren ve eşimizin kıskanmayacağı tek erkek olduğu için çok özeldir aslında. Bizim için saygının, korkunun, kahramanlığın, bazen fırçanın bazen kahkahanın beden bulmuş halidir baba…
Her kız çocuğunun olduğu gibi benim babam benim için çok özel. Benim ilk aşkım. İlk aşkım dediysem gerçekten. Lafın gelişi değil! 5 yaşına kadar ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ sorusunun yanıtı çok netti. Büyüyünce babamla evleneceğim. Doktor, mühendis, öğretmen olmak istemiyor musun sorusunun yanıtı da hayırdı. Ben büyüyecek ve ilk aşkım olan babamla evlenecektim. Bir kere bile el kaldırmasa da ondan çok korkardım. Benim için korku aslında onu üzme endişesiydi belki. Küçüktüm hatırlıyorum. Sağlam bir vukuatım da vardı. Neredeyse okulu yakıyordum. Çok iyi bir dayağı hak etmiştim. Belki de o gün dayak da yiyecektim. Ama babam beni bulduğunda bir kapının arkasında ‘Babam bu sefer beni bayıltacak’ diye ağladığımı hatırlıyorum. O kadar korkmuştum ki dizim sıyrılmış resmen kemiğim görünüyordu ve ben acısının bile farkında değildim. Babam o halimi görünce dövülmekten yırtmıştım ama sağlam bir fırça yemiştim.
Neyse konumuza gelelim. Babamla evlenme isteğimin doğru bir tercih olmadığını ilkokula başladıktan sonra anladım ve vazgeçtim (Laf aramızda anneme ayıp olur diye vazgeçtim:)) ama sadece evlenmekten. Babam hep ilk aşkım oldu. Başka sınıfları okutsa da hep ilk öğretmenimdi. Şu yaşıma geldim hala ‘keşke babam öğretmenim olsaydı’ diye hayıflanırım.
Öğretmeye, işine o kadar aşık bir adam ki kendisi 36 yıl sınıf öğretmenliği yaptıktan sonra emekli oldu. Bir iki ay geçtikten sonra ‘ben dayanamıyorum’ diyerek 60 yaşından sonra özel eğitim gerektiren çocuklarla çalışabilmek için seminerlere katıldı ve 5 yıl zihinsel, işitme ve konuşma engelli çocuklarla çalıştı. Öğrencileriyle ilişkilerine bakıyorum. Muhteşem. İlkokuldan mezun ettiği öğrencileri aradan geçen yıllara rağmen istikrarlı bir şekilde aramaya devam ediyorlar. Böyle adama aşık olunmaz mı! Babam çok özeldir. Ne kadar sert görünse de o sertliğin altında kocaman, kırılgan, naif bir yüreği olduğunu kimseye çaktırmamaya çalışır. 3 kız kardeşiz. Babama en çok benzeyen, belki de benzediği için onunla en çok tartışan ama aslında ona en yakın olan olmakla gurur duyuyorum aslında. Babam iyi ki ilk aşkım olmuş. Onun sayesinde çok şey öğrendim. Özellikle işime karşı takıntılı düzeyde mükemmele ulaşma çabam hep babamın bizi yetiştirme mantığından kaynaklanır. Yaptığım işi doğru yapmaya çalışırken kendimi öldürsem de bu yaşıma kadar işimi yapmamla ilgili çok şükür hiçbir olumsuz cümle duymama nedenim babamdır aslında…
Beni deli eden özellikleri de olsa ergenlik döneminde isyanın dibine de vursam, niye değişmiyorsun diye kavga da etsem; ne mi yaptım? Gittim babamın bir versiyon altıyla evlendim. Niye bir versiyon altı diyorum. Çünkü eşimin babamdan tek farkı sinirlenme potansiyeli. Babam havadan nem kapıp, bu neme rağmen alev alırken eşim son haddine kadar dayanabilme potansiyeline sahip. Bundan çok eminim çünkü benim gibi ‘ki ben babamın kopyasıyım’ bir kadınla evli.
Neyse bu yazı bitmez. Çünkü babamla ilgili hikayelerim ve duygularımı anlatmaya bu yazı yetmez:) Bir sonraki yazıya…