Benim için her özel günden daha özel. Çünkü annesi, babası ve ablası öğretmen olan bir aileden geliyorum. Öğretmen benim gözümde çocuğun anne babasından sonra rol modeli aldığı üçüncü insan… Neden mi?
Çünkü bir çocuğa anne-baba şefkatiyle yaklaşabilen tek canlı… Çekirdek ailenizde gözünüzü açtığınızda sanki duvarları Çin Seddi kalınlığında örülmüş bu alandan hiçbir zaman çıkmayacağınızı ve hiçbir zaman zarar görmeyeceğinizi düşünürsünüz. Aslında çok büyük bir yanılgıdır bu. Okul hayatının ilk aşaması olan anaokulu (ki bizim zamanımızda böyle bir kavram yoktu direkt ilkokula başlanırdı) aslında savunmasız sizin ortaya çıktığı ilk yerdir. Derin bir nefes alırsınız ve anne babanıza uyguladığınız bütün sınırları zorlama hareketlerini, öğretmeniniz olan bazen şanslı ki çoğu zaman şanssız insana uygulamaya başlarsınız. İlk tepkiniz hayır dediğinde ağlamak ya da onu tehdit etmek olsa da bir süre sonra anlarsınız ki sizi gerçekten anne babanızdan sonra ilk defa bir yabancı bu kadar iyi anlıyor ve tanıyor. Ne yapacağınızı önceden kestiren bu kişinin, arkasında gözü olduğundan ya da kulaklarında ayrıca bir radar sistemi var olduğundan ciddi şüphelenmeye başlarsınız. Adımınızı atmadan ne halt yiyeceğinizi anlayan anne babanızdan sonra ilk kişidir çünkü.
Benim ilkokul maceram da aslında çok farklı değil. Okuma azminin tavan yaptığı küçük bir insan müsvettesiyken anne babamın bütün itirazlarına rağmen okuma yazmayı tek başıma söktüm. Dahası inadım ya; size ihtiyacım olmadan da okurum ben tribiyle yaşım küçük olduğu halde elime geçirdiğim ilk çantayla birinci sınıfların sınıfına ben geldim diye daldım. Sonuç mu? Senin burada ne işin var daha çok küçüksün diyerek beni sınıftan atan öğretmen babam. Vazgeçtim mi? Tabii ki hayır. Aksine inadım inat modunda bir hafta boyunca o sınıftan attı ben gittim. Veeee tabii ki kazanan ben oldum. İlkokul öğretmenim sevgili Hilmi Bey, yeter Hocam bu çocuk okulu istiyor zorlama diyerek beni sınıfa almıştı. Pişman mıyım? Hayır! Bir saniye bile olmadım. Burnum sürttü mü? Evet… Çünkü babam öğretmen çocuğu olmanın rahatlığını hiç yaşatmadı. Aksine sınıfta başı beladan kurtulmayan, okulda olmadığı halde suçlanarak ceza yiyen, öğretmeni olmadığı zaman babası din dersine girdiği için din kültürü dersi 5 üzerinden 4 olan çocuk hep ben oldum. İlkokulda babam okul müdürü olduğu süre boyunca hiç ‘Takdir’ belgesi alamadım. Ama olsun, iyi ki öğretmen bir aileden geliyorum ve iyi ki bu kadar disiplinli bir babanın kızıyım. Başta babam, annem ve ablam olmak üzere bizi hayata hazırlayan, üzerimizden ellerini hiç çekmeyen, anne sıcaklığını kucağında bulabildiğimiz, yüreğine en az 30 öğrencinin sevgisini aynı ölçüde sığdırabilen öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun!..
İyi ki varlar…